Influence et Manipulation – Robert Cialdini (İknanın Psikolojisi – Mediacat Kitapları)

Toplumsal kültürümüzle hiç örtüşmeyen ve çağımızın problemleri olan kadına şiddet, çocuğa şiddet, sokak ortasında şiddet, hayvanlara şiddet gibi olayların arttığı, insanların acil sağlık durumlarında bile birbirine yardım etmekte şüphe duyduğu günümüzde, son birkaç gündür sosyal medyada üzülerek karşılaştıklarım, bana yıllar önce okuduğum Influence et Manipulation – Robert Cialdini (Türkçe adı İknanın Psikolojisi) kitabından bir bölümü hatırlattı.
 
Şiddetin Önüne Nasıl Geçeriz?
Öncelikle şiddetin önüne geçmek için aile içi eğitim, toplumsal eğitim, kişisel eğitim vs. yani sözün özü insanı değiştirecek tüm eğitimlerin faydası olacaktır. Bireylerin kendi özgürlüklerinin bir başkasının özgürlüğüne kadar olduğunu bilmesi, başkaları hakkında koşullar her ne olursa karışma hakkı olmadığını bilmesi hatta bilmenin ötesinde bu bilgiyi hayatına geçirmesi şiddetin önüne geçmek için bir gerekliliktir. Şiddetin hiçbir çözümün parçası olmadığının anlaşılması, şiddetin önüne daha oluşmadan geçilmesi, insanın kendini kontrol edebilmesi, şiddetin oluşmasına zemin hazırlayan etmenleri ortadan kaldırması, bir şiddetin sonuçlarıyla bir sonraki şiddete geçmesinin önüne geçecek adaletin sağlanması en büyük temennimizdir. Şiddetin her türlüsüne karşıyız. Kitaba geçersem iknanın 6 temel prensibinden bahsedilmekte.
 
İknanın 6 Temel Prensibi
  1. Karşılıklılık (Ver ve Al … Ve Al)
  2. Bağlılık ve Tutarlılık (Kalp ve Akıl)
  3. Toplumsal Kanıt (Gerçek “Biziz”)
  4. Sevgi (Dost Hırsız)
  5. Otorite (Yönlendirilmiş Saygı)
  6. Azlık (Ve Birkaç Kuralı)
 
Çoğulcu Kayıtsızlık

Özellikle kitabın 4. bölümü olan Toplumsal Kanıt (La preuve Sociale) başlığında, içinde bulunulan bulanık ve karmaşık durumlarda herkesin diğer herkesin ne yaptığına bakma eğilimi “çoğulcu kayıtsızlık” olarak adlandırılmaktadır. Kitapta sokak ortasında dahi yaşanan bir durum karşısında, genelde herkesin, başkalarının yanında dengesini koruyabilen ve şaşırıp kalmayan bir kişiliği yeğlediğinden dolayı, büyük olasılıkla çevrede olup biteni sakin bir tavırla, etraftakilere gizli kaçamak bakışlar atarak araştırdığını yazmaktadır. Bundan dolayı, olay esnasında herkes bir başkasını heyecansız ve bir şey yapmayan şekilde görür. Sonuçta yaşanan durum toplumsal kanıt etkisiyle, acil olmayan bir durum olarak algılanır.

 
Göz önünde gerçekleşen acil durumlarda ortaya çıkan “zaten biri yardım çağırmıştır veya birisi koşar” düşüncesinin yanında “çoğulcu kayıtsızlık” da eklenince potansiyel yardım edecek kişilerin aklında bir çok belirsizlik oluşur ve sonuç olarak eyleme geçemezler. Yazar,  bu duruma bir çok araştırma ile ulaştığı en etkili yöntem olarak kalabalığın içinden bir kişiyi yalıtmak olarak ortaya koymuştur. Eğer tehlike veya acil durum içinde olan sizseniz yardım istemek için bir kişiyi seçmenizi, ona bakmanızı, onunla konuşmanızı ve onu işaret etmenizi önermektedir. Yazarın bir sağlık sorunuyla ortaya çıkan acil durumda örneği “Siz, mavi ceketli olan, yardıma ihtiyacım var. Ambulans çağırın” şeklindedir. Bu tek ifadeyle mavi ceketli kişi için, yardımın gecikmesine veya hiç gelmemesine yol açacak tüm kararsızlıkları defetmiş olacaksınız. Artık o, imdat gerektiğini ve bir başkasının değil, kendisinin yardım sağlamaktan sorumlu olduğunu, son olarak da, bunu nasıl sağlayacağını anlamış olacaktır.
 
 
Şiddetin her türlüsüne karşı olmakla beraber olayları kabullenmemek, gerekli yerlere bildirmek ve normalleştirmemek de önemli. Ancak olası önleyemediğimiz şiddete maruz kalmamak veya sağlık gibi acil durumlara çabuk ve etkili biçimde çözüm bulmak için uygulanabilir bir bilinç olabileceğini düşünüyorum.
 
Yiğit Ozan Polat